Ruhsal gelişim ve Kader - Dr. Ender Saraç

Myeloma deneyiminin 2,5. senesindeyim. Bir durum değerlendirmesi yapmanın zamanı geldi. Umarım size bir faydası dokunur.

Blog'un adını koyarken çok düşünmemiştim. Hastanede yatıyordum. Hatta, blog'u yaptıktan sonra aylarca giriş şifresini hatırlayamadım. Fakat şimdi ne kadar doğru bir isim koyduğumu anlıyorum. Evet bu bir deneyim. Ve bu myeloma deneyimi bana çok şey öğretti.

Nihayet son altı aydır kendimi iyi hissediyorum. (aman deyim, nazar değdirmeyin!) Ömrümün 44. senesinde yediğim tokat, beni yerle bir etti, fakat bir çok yönden de aklımı başıma getirdi. Bu nedenle, hastalığı artık bir felaket olarak nitelemiyorum. Kabuslar görmüyorum. İlk defa bu hastalıkla birlikte yaşayabileceğimi düşünüyorum. Kimbilir, belki de dost olabiliriz.

Hasta kardeşlerim, hatırlayın bakalım. Hasta olmadan önce bir olaya ya da bir insana ölesiye öfkelendiniz ya da üzüldünüz mü? Sıradan bir öfkeden değil, derin bir öfkeden, üzüntüden bahsediyorum. Hatırladınız mı?

Cevabınız evet ise, neden hasta oldum diye düşünmekten vazgeçin. Hastalığı siz çağırdınız, aynı benim yaptığım gibi. Bu tür ruhsal travmalar bağışıklık sistemini çökertiyor ve beden hastalığa açık hale geliyor. Ruhsal sebeplerini burada açıklamak istemiyorum. Sonrasında zaten hem moral bozukluğu hem de kortizon, bağışıklık sistemini iyice çökertiyor ve artık toparlamak neredeyse imkansız hale geliyor. Benim örneğimde olduğu gibi, myeloma'dan değil, beyne yerleşen bakteriden ölebilirsiniz. Ne o tedavi oluyoruz hesapta.

Hastalıktan mı ölüyor myeloma'ya bulaşanlar, tedaviden mi belli değil.

Çok dikkatli ve bilinçli olmamız gerekiyor. İlaçlar, sonuçları yok etmeye uğraşıyor. Peki ya sebepler ? Sebepleri tedavi etmezseniz, onlar yine sürekli sonuç üretmeyecekmi ? Sivrisinek öldürerek mücadele edilir mi? . Üstelik ilaçlar, daha önce de söylediğim gibi, (kendi işini görmek için) bağışıklık sistemini baskılayarak vücudun mücadele etmesini de önlüyor. Onlar da başka tür zehirler. Şu yan etkilere bakın hele. Ayrıca ilaç şirketlerinin iyi niyetli olduğunu da düşünmüyorum. Kimseyi tedavi edip de, müşteri olmaktan çıkaracaklarını tahmin etmiyorum doğrusu.

İliğimizde , bazı hücrelerin aşırı üremesi, tamamen bizim dışımızda olan bir süreç mi?. Kontrolümüz dışında olduğu kesin de, bizim bu sürece müdahale edebilmek için yapabileceğimiz hiç bir şey yok mu?

Benim şimdiye kadar anladığım şudur:

1 - İnsanın kendini şifalandırma gücü vardır.

2- Bir insan kendini ruhsal olarak şifalandıramazsa, bedensel olarak hiç şifalandıramaz. Hangi ilacı alırsa alsın. Bu gibi ağır hastalıkların sadece ruhsal nedenlerle oluştuğunu söylemiyorum, tıbbın rolünü de (haşa) inkar etmiyorum fakat bu sadece hap yutarak yapılacak bir mücadele değil. Hastalığın pençesinden, eskisi gibi davranarak, düşünerek kurtulamayız. Ruhsal bir gelişme, bir aşama kaydetmemiz gerekiyor.

3- Bu hastalığın tümüyle yanlış yolda olan insanları uyaran bir işaret olduğu kabul edilmeli. Hayatımızı, bedenimizi iyi kullanmadığımızın, bir şeyleri yanlış yaptığımızın işareti. Hem fiziksel hem de ruhsal platformda. Dolayısıyla ilk iş, "Ben bir felakete uğradım" havasından çıkmak. Kolay değil biliyorum, fakat bu ön şart.

4- Şifalandırma süreci tek başına olmuyor. Bir yardımcı gerekiyor. Yakın bir ruh yanınızda olmalı.

5- İlk elde derin işlere girişilemez. Öncelikle bedeni biraz rahatlatmak gerekir.

6- Hemen sonrasında, yoğun bir kendini tanıma ve değiştirme faliyetine girişmek gerekiyor. Bu noktada sayın Dr. Ender Saraç'ın Ruhsal gelişim ve Kader kitabını almanızı ve dikkatle okumanızı tavsiye ederim. Şimdiye kadar keşfettiğim şeylerin çoğu o kitapta yazıyor. Bir ruhsal olgunlaşma dönemini herkesin kendi dünyasında, kendi yöntemi ile yaşaması gerekiyor. Evet, onca derdin arasında hemde. Ne yapalım, zamanımız kıymetli.

Birçok insanın,"sen ne diyorsun, burada annem kıvranıyor, ne ruhu, ne gelişmesi..boş laf bunlar.." dediğini biliyorum. Ben o acıların çoğunu çektim, nasıl olduğunu da gayet iyi biliyorum. Bunları sürekli tekrarlayarak, ağlaşarak bir yere varamayız. Benim şimdiki görevim ağrılarımı-sızılarımı değil, öğrendiklerimi, keşfettiklerimi paylaşmak diye düşünüyorum. Ağrı sızı edebiyatı yeterince var bu sitede zaten. Olumlu, yardımcı, umut veren mesajlar ise çok az. Bu nedenle bu bilgileri kendime saklayamam, anlatmakla yükümlüyüm. Zamanı yaklaşan hastaların Allah yardımcısı olsun, yapacak pek fazla bir şey yok. Peki ya henüz yaşı genç olup da mücadele içinde olanlar?

Sağlıcakla kalın.

Yorumlar

  1. olumlu mesaj pek yok diyorsunuz.6 ay önce miyelom olduğunu öğrenen ve 1,5 yıl gecikmeyle çok zorluklardan sonra teşhisi konan bir hastayım.ama son nefesime kadar umudumu ve pozitif düşüncemi kaybetmemeyi düşünüyorum.hastalık çok kötü vurdu beni ama birşeyi keşfettim.moral ve inanç çok önemli.yürekten %100 inandığında (reiki ve dua gibi yöntemler)gerçekten insana enerji geliyor.ağrıları da hissetmiyor.önce zor geliyor. ama yani içimizi rahat tutup hastalığı unutunca herşey daha iyi oluyor.. herhese sağlıklı günler diliyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Lütfen isim vererek doktorları kötüleyen yorumlar yazmayınız ve/veya yakınlarınızın vefatını bildirerek diğer hastaların moralini bozmayınız.
Yorumlarınızın yazı konusu ile ilgili olmasına dikkat ediniz. Genel konulardan ya da durumunuzdan bahsedecekseniz yorumunuzu Forum-2 yazısının altına yazınız. BLOGDAKİ YAZILARI, YORUMLARI TAM OLARAK OKUMADAN SORU SORMAYINIZ. ARAMA KUTUSUNU KULLANARAK SORMAK İSTEDİĞİNİZ KONUDA DAHA ÖNCE YAZILAN TÜM YAZI VE YORUMLARA ULAŞABİLİRSİNİZ.

Mail adresimi bulup mail atanlar: Mail'e cevap vermiyorum. Lütfen soru ve düşüncelerinizi blogdaki açık forum sayfasına ya da ilgili konunun sayfasına yazınız.

Pazarlama mesajlarını silmek için yorumlar denetlenmektedir, bu nedenle yorumunuzun yayınlanması BİRAZ ZAMAN ALABİLİR. Lütfen sabırlı olun, yorumunuz mutlaka yayınlanacaktır.

Katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lenalidomid (revlimid)

Forum - 1

1-Multiple myeloma (myelom) ile tanışma