Epigenetik ve çevresel faktörler

Popular Science (Türkçe) Şubat 2016 sayısında, "Yaşamın şifresini kırmak" başlığı altında son derece ilginç bir yazı var. Aslında, sayı henüz bayilerden kalkmadan alıp okuyun derim. Sn. Tuna Emren derlemiş. (Eline sağlık). 

Yazı uzun. Genetik konusunda yapılan çalışmaları, insan genomu projesini anlatıyor. Yazının beni hastalığım dolayısıyla özellikle ilgilendiren kısmı ise, "Genlerdeki hayalet" bölümü. Bu kısımda,  yapılan çalışmalar sonucunda, bazı bitkilerin bile insandan daha fazla gene sahip olduğunun keşfedilmesinin bilim dünyasında sarsıntıya neden olduğu anlatılıyor. Öyle ya.. madem "eşref-i mahlukatız", en çok ve en iyi genler bizde olmalı…

Neyse… Sonuçta, bir şempanze ile %98,9 oranında ortak gene sahip olup da, ondan neden bu kadar farklı olduğumuz sorusu üzerinde yoğun çalışmalar yapıldığı anlatılmakta. Genler, bir senfoni orkestrasında çalan müzisyenlere benzetiliyor. "Devreye girecekleri yeri biliyor, sıraları geldiğinde entrümanlarını çalmaya başlıyor, kendilerine özel sesleriyle senfoniye bütünlük katıyorlar". 

Bilim adamları, bu orkestranın bir şefi olduğunu fark ediyor ve onu aramaya başlıyorlar. Büyük çabalar, çalışmalar sonucunda şefi belirliyorlar. Şef, aslında genleri açıp - kapayan karmaşık bir mekanizma. (Buna epigenetik deniyor). Sonuçta, potansiyel içeren genler  bir şey yapmaya karar veriyorlar ve aktive oluyorlar. Bu kararlar sonuçta, bizi biz yapan birçok fiziksel niteliği belirliyor. Maalesef hastalıklar da, özellikle kanser, bu kararlar - seçimler sonucunda başlıyor ve yayılıyor. Üstelik epigenetik sadece hastalıkların ortaya çıkıp çıkmamasına karar vermekle kalmıyor, çevresel ve kültürel, hatta son zamanlarda keşfedildiği üzere yoğun duygusal etkilerin bile genlerin çalışma mekanizmasını etkilemesine sebep oluyor. 

Burada uzun uzun yazmak istemiyorum, dileyen dergiyi alıp okur. Bu yazıda aynı zamanda çok basit bazı ilaçlarla farelerde kanserin hızla geriletilebildiğini anlatan kısımlar da var. Anlıyoruz ki, kanser ilaçları tamamen gen teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak gelişecek. Bunları beklemekten başka çare yok. Ama bizim de yapabileceğimiz şeyler var.
Kanseri besleyen çevresel faktörler üzerinde çalışmamız gerekiyor. Bunlar ne olabilir? 

Tahmin ettiniz her halde;

1- Yaşadığınız çevre
2- İçinde yaşadığınız kültür
3- Duygusal durumunuz
4- Beslenme

Ben kendim için oturup düşündüm bunları. Sizinle de paylaşayım dedim. Bakalım ne diyeceksiniz?

Yaşadığım çevre

Sizi bilmem ama ben İstanbul'da yaşıyorum. Burada insanlar delirmiş gibi. Herkes gergin, öfkeli. Kaldırımda yürürken bile, önümden yürüyen kadınların, bir süre sonra rahatsız olabildiğini görüyorum. Tipimde bir bozukluk olduğunu sanmıyorum. Sorun bende değil, ama kadınlar korkuyorlar. Korkmakta da çok haklılar. Her gün biri şiddete ya da tecavüze uğruyor. Kız babaları korkuyor, erkekler eşleri, anneler çocukları için korkuyor, evler sürekli soyuluyor, yoklanıyor. Herkes tanımadığı birine dolandırıcı mı acaba diye bakıyor. Vapura binsem, çıkışta gösterinin içine düşer miyim, şu-bu patlar mı, dilenciler yakama yapışır mı, onları atlatsam green-peace gençlerinin barajından geçebilir miyim diye düşünüyorum.Ben mi böyleyim, abartıyor muyum diye arkadaşlarıma soruyorum.. Hayır, onlar da öyle. Apartmanlarda bin tane sorun, herkes birbiri ile kavgalı. Trafikten bahsetmiyorum bile. Bütün manyaklar yollarda sanki. Yollar şantiye gibi. Özellikle artık zıvanadan çıkmış hafriyat kamyonlarının, minibüs ve taksi şoförlerinin yarattığı şiddet içinde, mücadele etmeniz gerekiyor. Trafik polisi ortada yok. Kameradan izleyip, herkese ceza kesmekle yetiniyorlar herhalde. Ayrıca şehirde ağaç, orman falan kalmadı. Yetmişiki millet burda. Güzelim şehir gittikçe Kahire'ye benzemeye başladı.

İçinde yaşadığımız (olmayan) kültür

Malum siyasi bölünme - kamplaşma da had safhada. Herkes diğer kampa diş biliyor. Bu blog'a Atatürk'ün resmini koydum diye hiç okumayanlar, hakaret edenler var. Kitap okuyan neredeyse kalmadı. Satılan kitaplar da roman ya da abuk subuk kitaplar.  Ben de dindarlardan değil ama dincilerin saldırganlığından ürküyorum. Nitekim besleme troller, troliçeler kimseyi rahat bırakmıyor. Sivrisinek gibiler. Kendileri hiç bir şey üretmez, faydalı bir iş yapmaz. Ama üretenlere dadanırlar. Başarılı da oldular, değerli insanlar yıldı, köşelerine çekildi. Televizyonlar zaten sansürlü, doğru düzgün haber vermiyor. Tartışma programlarındaki laf ebelerine dayanamıyorum. Kürt meselesi malum, içler acısı. Suriyeden gelen göçmenlerin de birkaç yıl içinde ciddi sorunlar yaratması kaçınılmaz görünüyor, çünkü hiçbir ciddi çalışma yapılmıyor. 

Kültürel - bilimsel konularda nal topluyoruz. Önemli konularda buluşlarımız, tasarımlarımız yok. Eğitimimiz felaket halde. Çocuklara ne öğrettiğimiz meçhul. Aksine, eğitim vermesek daha iyi olacak galiba gibi bir durum var. Çocukları kendi haline bıraksanız, daha çok yetenekli adam çıkar herhalde. Eğitim sanki çocukların yeteneklerini geliştirmelerini önlemek, onları sıradanlaştırmak için çalışıyor. Şu okul değiştirme meseleleri ne allah aşkına? Herkes oradan oraya koşturuyor, harcanan paranın, çekilen sıkıntının haddi hesabı yok. Ne için? Sanki üniversiteler matah bir eğitim veriyor.

Hani biz sosyal devlettik de, eğitim herkes için eşit ve ücretsizdi? Ne oldu?

Hukuk konusunda ne demek lazım bilmiyorum. Herkes çok memnundur herhalde.

Benim dinle, dindar insanlarla ilgili hiç bir sorunum yok (Neden olsun ki? Ben de çok inançlı biriyim aslında) , ama şekilcilikten, gösterişten, baskıdan, sansürden, dini kuralların hayatın her alanında empoze edilmesinden, sürekli suçlanmaktan, mağdur edebiyatından (tüm eğitimli, düzgün, makul arkadaşlarım gibi) bunalmış durumdayım. Muhalefet ise ümitsiz vaka. Maalesef siyasette seviye çok düşük. 

Yaşlı teyzemin sorusunu ben de sorayım: Nerede makul, izan sahibi, terbiyeli, ahlaklı insanlar? Nereye gittiler? Bu para hırsı, hükmetme, sahip olma hırsı nasıl oldu da herkesi kölesi yaptı?

Spor'dan da soğudum. Bizim spor dediğimiz şey, ego çatışmaları, kavga, döğüş, itiş, kakış, dedikodu, laf çakma, arkadan konuşma, şike, ahlaksızlık, siyaset, bir sürü rezalet...  Artık sadece yabancı kanallardaki bisiklet yarışlarını, kayak müsabakalarını ..vb. izleyebiliyorum. 

Bir kaç spor dalını, bireysel başarıyı ayıracak olursak, dünya sporunda yokuz. Bilim dünyasında yokuz. Dünya edebiyatında, sanatında yokuz. Uygar dünya konuştuğumuz, uğraştığımız, kavga ettiğimiz konulara bakıp gülüyor. Önemli görevler, makamlar liyakatsiz, deneyimsiz kişilerin elinde. Son derece tehlikeli, mayınlarla döşeli coğrafyada oturuyoruz ama inanılmaz derecede riskli işlere kalkışıyoruz. Yapılan araştırmalarsa sözüm ona halkın %70'i mutlu ve geleceğinden umutlu. Bilmiyorum, bende mi bir tuhaflık var? Çok mu karamsarım? Abartıyor muyum? Siz söyleyin.

Duygusal durumum

Çok şükür, emekli olabildikten sonra hayatın bayağı bir dışına çıktım. Kimseyle bir alıp veremediğim yok. Bir hırsım, öfkem de yok. Beni sıkan, bunaltan bazılarından da kurtuldum. Bu iyileşmeme çok yardımcı oldu. Arkadaş sandığım bazı sinsiler de kendiliğinden yok oldu.

Beslenme

Bu konuyu yazıp duruyorum aslında. Yukarıda bahsettiğim yazıda, kanseri gerileten önemli şeylerden birinin B12 vitamini olduğu da anlatılıyor. Kabuklu deniz canlıları, kuzu ciğeri, balık, sığır ve kuzu eti, peynir, yumurta B12 açısından zengin yiyecekler. Süt ve yoğurt da tabi ki. Bir de kefirin önemini hep vurguluyorum. Ama evde yapılan yoğurt ve kefir.

Ben zaten diğer ilaçlarla birlikte, her gün bir B12 hapı alıyorum.

Hazır, paketlenmiş gıdalardan uzak durmak lazım. İçinde çok koruyucu var.  Un ve nişasta da iyi değil.

İstanbul'da satılan sebze, meyve tarım ilacı ile yüklü. Kanımca bakanlık kontrol görevini iyi yapmıyor. Buralarda organik diye satılan bazı sebzelerin nasıl ilaçlandığını Nazilli'ye' gittiğimde gözlerimle gördüm. Yanlış anlama olmasın: Çok düzgün yapanlarda var, hatta çoğunlukta. Şaibe, en çok onlara zarar veriyor. Organik işine gözü kapalı inanmamak lazım, dikkatli olmak gerekiyor. Bir de, çok pahalı maalesef.  


Kısacası, elimde olan konuların bir kısmını hallettim. Kalan kısmını da İstanbul'dan giderek çözmeyi umuyorum. Tabiata daha yakın, daha basit bir hayat kurmaya çalışacağım. Bazı gerçekleri de kabullendim, dünya değişiyor, ne yapalım, hayat böyle. Gerisi için, ilacımı alıp Allah'a emanet olmaktan başka yapacak bir şey yok. 

Sizler de Allah'a emanet olun. Ama yapabileceklerinizi yaptıktan sonra. Evvela tedbir, sonra tevekkül.


Not: Gıda sektöründen reklam alma peşindeki medyanın, Canan Karatay'ı yıpratma çabalarını kınıyorum. Canan hanım her zaman lahmacun yemenin bir zararı olmadığını, kendisinin de sevdiğini, yediğini söylemiştir. Artık gazete ve televizyonların hiç birine güvenmiyorum, itibar etmiyorum. Böyle ucuz numaralarla kendilerini bitiriyorlar. Ayrıca, Türkçe'leri de bozuk. Önce gidip gramer öğrensinler.

Yorumlar

  1. Sayın Ümit bey tebrikler yine çok güzel açıklama yapmışsınız eğer bir Hasta sizin bu yazdıklarınızı uygularsa sorun yok tek şart haber programları hatta tv izlememeli izlersede kendi bilir stresi bol bir ülkemiz var ne yazıkki

    YanıtlaSil
  2. Ümit Bey nasılsınız epeydir görünmüyorsunuz merak ettim .Sağlıcakla kalın

    YanıtlaSil
  3. Ümit Bey face hesabınız var mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayır, yok. Çok sosyal olmaktan hoşlanmıyorum. Ama bir blogum daha var: kayipliman.blogspot.com.tr Kimseler bilmez 🙂

      Sil
  4. Ümit Bey thalidomid ile ilgili bütün yazılarınızı okudum ...sanırım kabızlıkla ilgili baş etme yolları zor şuan da hala bu ilacı kullanıyor musunuz ve kabızlık hala var mı ... hastamız Allah'a çok şükür çok iyi moral süper ki eminim bu yüzden çok iyi fakat kabızlık çok zor ne yapacağımızı şaşırdık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kısıtlı miktarda (günde 2 adet) kullanıyorum. Kabızlıkla ilgili problemim yok. Tabi ki beslenme tarzı çok önemli ama bunları bildiğinizi düşünüyorum.Bol zeytinyağı,salata, sebze.. Et, makarna, ekmek, posalı gıdalar yok ya da az. Balıkyağı tabletleri (ya da yağlı balıklar) faydalı olabilir, bağışıklık sistemi için de çok faydalılar. Talidomid'e yeni başladıysanız biraz zaman tanıyın, vücud alışıyor.

      Sil
    2. çok teşekkür ederim Ümit Bey ... çok haklısınız sanırım beslenme alışkanlığımızı tamamen değiştirmemiz gerekiyor ...

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  5. Ümit Beycim çok güzel bir yazı...Döktürmüşsünüzzz...Sizin gibi aydınları doğru konuşanları Silivri ye atıveriyorlarrr.... ;)Hislerime tercüman olmuşsunuzzz...Ülkemiz 100 yıl önceki gibi kötü günler yaşıyor.Ama bu sefer düşmanlar içimizde bu çok kötü... :( Ama bana kızmayın sizin gibi dindarrrr bir vatandaş olarak inanın artık Allaha bıraktımmm...Diyorum ki herhalde ülkelerin de bir kaderi var Allahın bir bildiği varrr....Yoksa kafayı yiyeceğimmmm..Bir de D vitamini de kanserde iyi bir rol oynuyor diye duydummm....Doğru mu...Siz Talidomide idame dozuyla devam ben de şu anda ilaçsız takipteyim bakalım ne olur?..
    Emeklerinize çok teşekkürler selam ve sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. eşim mm hastası 2 yıldır her şey yolunda çok şükür fakat 2 gün önce belinde sebepsiz bir ağrı başladı ortopedi uzmanı kas gerilmesi hastalıkla alakalı değil dedi ama yine de ben çok endişelendim aranızda böyle kas gerilmesi yaşayan oldu mu yada biz hemen her ağrıda myelomu mu aklımıza getirmeliyiz ..

    YanıtlaSil
  7. Myeloma'nın en berbat sonuçlarından biri kemikleri zayıflatmasıdır. Bu durumda yük önemli ölçüde kaslar üzerine biner. Bu nedenle tutulmalar sık sık olur. Her kas ağrısını myeloma ile ilişkilendirmek hatalıdır.

    Benim belim senelerdir ağrır. Bunun nedeninin biliyorum. Bir omurum tam olarak kapalı (halka şeklinde) değil. Sinirlere dokunuyor ve ağrı yapıyor.Özellikle kendimi yordumuğum ve ağır bir şeyler taşıdığım zaman belim çok ağrır. Myeloma ile hiç bir ilgisinin olmadığını biliyorum.

    Fakat bazen (kas demiyeyim ama) kemik ağrıları myeloma'nın habercisi olabilir. Tavsiyem, telaşlanmayın ama bir hemetologog'a gidin. Elektrofez (protein sayımı) içeren bir tahlil istesin. Son kararı lab sonuçları söylesin. En doğrusu bu olur.

    YanıtlaSil
  8. Merhaba ümit bey ;
    Benim size sormak istediğim bir şey var , yazdıklarınızın hepsini okudum ve çok yardımcı oldu , bu kadar ilgili olduğunuz için çok teşekkür ederim. Babam 55 yaşında bir mm son evre teşhisi konuldu , 2 hafta sonra 2.kür vad a başlanacak . asıl sormak istediğim şey ise , benim babam çok içine kapanık bir insandır , hiç konuşmaz , sevindiğinde gözlerinden anlarım , üzüldüğünde gözlerine bakar anlarım hep. Ben şehir dışında okuduğum için babamın bu sürecinde sürekli yanında olamıyorum fakat her yanına geldiğimde o gözlerindeki ışığın yok olduğunu görüyorum. Vazgeçmesinden kendini hastalığa bırakmasından korkuyorum . Kendisi bu konu Hakkında konuşmuyor. Sizce güzel bir yazı ile kısaca onun savaşması gerektiğini anlatmalı mıyım bu onu kötü mü etkiler.? Psikolojisini anlayamıyorum , kötü etkilemek istemiyorum ama bu hastalık iyileşmeyi beklemekle değil de iyileşmeye çalışmakla düzeliyor bunu bilmesi ve kendini salmaması lazım. Böyle bir yazı onu iyi etkiler mi onu hayata bağlamak için ne şekilde hareket etmeliyim ? Biraz moralini yükseltmek için Nasıl bir yol izlemeliyim
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Valla bu soruya ne cevap vereceğimi bilemedim. Çünkü ikiniz aranızdaki ilişki çok özel. Dediğiniz gibi bir yazının onu kötü etkileyeceğini sanmıyorum. Belki de ona torunlarını beklemesi gerektiğini, az kaldığını söyleyebilirsiniz. Geleceğe ilişkin bir beklentisi olmalı.

      Bence hep gelecekten bahsedin. Daha doğrusu ikinci hayattan. Gerçekten ne istiyorsunuz? Yeni bir başlama fırsatınız olduğunda ne yapardınız? Neleri terkedeceksiniz? (Hangi insanları, çevreleri, işleri..vb.) Neleri muhafaza edeceksiniz? Neleri öğrenecek ya da deneyeceksiniz? Nerelere gideceksiniz? Birlikte ne yapabilirsiniz? Bu aslında hayatı gözden geçirmek ve yeni - önemli kararlar almak.

      Aslında bunu yapmak için myeloma ile tanışmaya gerek yok. Hepimiz zaman zaman yapmalıyız bu muhasebeyi. Ama hayat gailesine dalarız, yuvarlanır gideriz. Ancak böyle durumlarda bu konular gündeme gelir. Ben bu konuları çok düşündüm ve hayatımı önemli ölçüde değiştirdim. Belki de bu cevabı ona okumak iyi olur.

      Birlikte uzun mutlu yıllar diliyorum.





      Sil
  9. umit bey zor anlarimizda hep yanimuzdaydiniz çok çok çok teşekkürler

    YanıtlaSil

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lenalidomid (revlimid)

Forum - 1

1-Multiple myeloma (myelom) ile tanışma